HAH MERYEMANA KİLİSESİ
Mardin ve Midyat yıllardır Türkiye’nin en sevdiğimiz bölgelerinden. Uzun süredir planlarımızda yer alan ve ne yazık ki hep ertelemek zorunda kaldığımız Hah Meryemana Kilisesi’ni Kasım başında programa almaya karar verdik. Seyahatimizin odağı Hah olacaktı.
Sabah erken bir saatte Izmir’den direkt uçuş ile Mardin Kızıltepe’ye varıyoruz ve hemen dostumuz Timur Demir’in Umur Otomotiv’e ait araç kiralama şirketinden aldığımız araç ile bu sefer kalacağımız Hilton Garden Inn oteline gidiyoruz. Otelin doluluğundan ötürü ve henüz erken bir saat olduğu için odamızı alamıyoruz. Mardin otellerin dolulukları bizi sevindiriyor. Tabii ağrılıklı olarak toplantı ve iç pazar grupları ve alışık oldukları fiyatların biraz altında, ama hiç yoktan iyidir deyip Hilton Garden Inn’in müdürü Şehmuz Bey ile hoş bir kahve sohbeti yapıyoruz. Bundan birkaç sene önce yer bulmakta zorlandığımız Alman kültür turu gruplarını, çakışan Amerikalı grupları yad edip, bir an önce o çok keyif aldığımız işlerin tekrar açılmasını temenni ediyoruz.
Hah – Anıtlı Köyündeki Meryemana Kilisesi
Odamızı beklemeden yola koyulmaya karar veriyoruz. Hava yazdan kalma bir güzellikte, bu keyfili ortamı kaçırmak istemiyoruz. Mardin’den Midyat’a doğru yol alıyoruz. Şimdiki adıyla Anıtlı Köyü, eski adıyla Hah Midyat’dan yaklaşık 30 dakika uzaklıkta Midyat – Dargeçit yolu üzerinde, tamamı Süryani halkından oluşan yaklaşık 150 kişilik bir köy. Merkezde yer alan Meryemana Kilisesi köyün en önemli yapıtlarından biri. Bir efsaneye göre Hz. Isa’nın doğumu şerefine inşa edilmiştir.
Turabdin bölgesinde yer alan Hah Kilisesine ait bilgiler www.insanvesanat.com isimli web sitesinden alınmıştır:
“12 kral, parlak bir yıldızın izini sürdü. Beklenen kralın işareti olan yıldız, onları Hah kralına kadar getirdi. Burada ayrılan yolculardan üçü Kudüs’e gönderildi. Arananı bulanlar, hediyelerini sunup kendilerine verilen bezi alarak geri döndü. Hah’ta bezi paylaşmak istediler ancak gönülleri bu kutlu emaneti parçalamaya razı olmadı. Bezi yakıp küllerini paylaşmaya karar verdiler. Alevler yükseldiğinde kül yerine oniki altın madalya belirdi. Krallar, mucizeye karşılık sonsuza dek ayakta kalacak bir mabed yaptı.
Efsaneye göre Midyat’ın Anıtlı köyünde yeralan Meryem Ana Kilisesi, Hz. İsa’nın doğumu anısına yapıldı. Eski adı Hah olan Anıtlı’daki Süryanilere ait mabed, “yoldath aloha” ya da Arapça “El Hadra”olarak da anıldı. 6. yüzyıldan kaldığı sanılan kilise, çan kulesiyle birlikte yapılan eklemelerle son halini 20. asırda aldı.
21 sütun üzerinde yükselen bugünkü yapı,1860 yılında Patrik Antuan Semheri tarafından yaptırıldı. Kare planlı, merkezi kubbeli mabed zarif süslemeleriyle dikkat çekti. Kubbeyi taşıyan kemerlerin üzerinde yükseldiği başlıklar, akantus yaprakları ve girlandlarla bezeliydi. Midyat’taki diğer manastır kiliseler gibi çapraz nefli olan yapı, ahşap ve taş işçiliğiyle Turabdin’in incisi oldu.
Kemer, yuvarlak taş sütunlar ve avludaki korkuluklar kadar Meryem Ana Kilisesi’nde patriğin oturma yeri ve İncil vaaz yeri de dikkat çekiciydi. Üzüm salkımlı motifler, ahşap el işçiliğiyle mabedin sanatsal değerini öne çıkardı.
İki bin yıllık anıtın üzerinde kurulan Meryem Ana Kilisesi, Hz.İsa’nın ruhunu simgeleyen güvercin figürlü haçla da dünyada benzersiz.”
www.insanvesanat.com
Anıtlı köyü (bu arada köy 2012’de çıkan 6360 nolu kanun ile Midyat’ın bir mahallesi olmuştur) el değmemiş ve doğası ile çok keyifli bir köy. Köyde aslında hiçbirşey yok. Taş ve kerpiçten evler, onların önlerinde dikkat çekecek kadar düzenli dizilmiş doğadan toplanmış kışlık yakacak dallar. Köyde dolaşıp, güzel havanın tadını çıkardıktan sonra Midyat’a devam ediyoruz. Daha önce birkaç kez detaylı gezdiğimiz için bu sefer sadece ufak tefek alışverişler yapıp tekrar Mardin’e dönmek için yola çıkıyoruz. Sümer Telkari’den https://www.sumertelkari.com kendimize çok güzel iki tane bileklik ve sevdiklerimize Süryani nazar boncukları alıyoruz. Süryani nazar boncukları bildiğimiz diğer nazar boncuklarından farklı olarak mavi bir düğmeye benzeyen bir nazar boncuğu, sade ve amorf şekli var. Biz çok beğeniyoruz.
Dönüş yolumuzu Savur üzerinden yapılım diyoruz. Malum Nobel ödüllü biliminsanımız Aziz Sancar’ın doğup büyüdüğü yeri merak ediyoruz. Bizi sonbaharın tüm renkleri boyanmış şahane bir yolu karşılıyor. Savur’a herkes ikinci Mardin diyor, zira Mardin gibi bir yamaca kurulu. Savur Kalesi ve Hacı Abdullah Bey Konağı ziyaret edilmesi gereken iki yer. Savur ziyaretimizi bu sefer kısa tutup Kasımıye Medresesinden gün batımını yakalamak için Mardin’e dönüyoruz. Mezopotamya ovasını kızıla boyayan bir güzellikte güneş bugün de bizden ayrılıyor.
Akşam merkezdeki kebapçıda nefis bir kebap yeyip erkenden otelimize dönüyoruz.
Mardin çarşısı ve tekrar tekrar gezilen Kasımiye Medresesi
Mardin’in hem kültürel hem doğal güzellikleri o kadar zengin ki, defalarca tekrar tekrar gelmek mümkün. Bizimde zaten 5inci veya 6inci Mardin ziyaretimiz. Sabahın erken saatlerinde esnaf kepenklerini açmış; bakır dövmecilerin atölyelerinden gelen çekiç sesleri, kahvecilerden yükselen nefis kahve kokuları, fırından taze çıkan çıtır peksimetlerin görüntüleri eşliğinde 1. Caddenin çarşısını dolaşıyoruz. Her yerden ufak da olsa alışveriş yapmaya özen gösteriyoruz, kahve, badem şekeri, sabun, ipek kese, peksimet, bakır tava, nazar boncukları. Alınacak çok güzel ve özel ürünler var Mardin’de. Sabah kahvemizi de içtikten sonra Zinciriye Medresesini ve Kasımiye Medresesini tekrar geziyoruz. Mardin Müzesinin öğle arasından sonraki açılış saatini beklerken müzik ve dans eşliğinde bu güzel şehrin güler yüzlü insanlarını izliyoruz. Son olarak da Sabancı Vakfın Kent Müzesini gezdikten sonra otelimize dönüyoruz.
Cercis Murat Konağı – bir Mardin klasiği
Mardin’e gidip de Cercis Murat konağında yemek yemeyen yoktur diye düşünüyorum. Işletmenin sahibi ve şefi Ebru Baybara Demir ile 2002 tanıştığımda, Cercis Murat Konağını daha yeni açmıştı. O yıllarda Mardin’de bir kadının içkili mekan açması oldukça yadırganıyordu. Bölgede iş sahibi birçok kişi Ebru’ya Mardin’de çok uzun ömür biçmiyordu. Ancak Ebru öyle kolay kolay alt edilecek bir kadın değil, inandıkların arkasında durdu ve yılmadı. 15 seneyi aşkın bir süredir Mardin’de dört dörtlük bir işletmeyi yüz akı ile bugünlere taşıdı. Daha nice başarılı yıllar diliyoruz.
Cercis Murat Konağında haftasonları mutlaka yer ayırtmanız gerekiyor, mümkünse birkaç gün önceden. Haftasonları akşam servisinde fix menü veriliyor, biz genelde menüden hoşlanmayan bir çift olarak, masaya gelen her şeyi silip süpürdük. Yemeklerin tümü çok lezzetli. Detaylı bilgi için http://www.cercismurat.com/ ve Ebru’nun çok keyifli ve bilgilendirici yazıları için https://ebrubaybarademir.blogspot.com.tr/
Güzel bir Mardin gezimizin sonunda öğleden önce yine direkt uçuş ile Izmir’e dönüyoruz.